DEMOKRASİ VE KİMLİKLER

"Toplumu en iyi edebiyatçılar resmeder." derlerdi. Amin Maalouf okuduğum kitabıyla bu hipotezi yine haklı çıkardı.

Homojen, nüfus olarak çok az, dar bir alanda -Antik Yunan- neşet eden demokrasi, girift hale gelmiş günümüz dünya toplumlarının idaresi için çözüm olabilecek mi? Yoksa farklı kimliklere imtiyazlar sunmaya devam ederek siyasetin kirli mezesine malzeme mi olacak? Farklıyız, etnik kökenimiz, dinimiz, diimiz ayrı ... Evet Peki bu ayrılıklara ait değerleri -ya da kültürel detayları- öne sürerek mi insanca yaşam talep etmeliyiz demokrasiden?

Dmokrasi şüphesiz iyi bir idare şekli lakin farklılıklara değil insani ortak değerlerin üzerine binâ edilmek kaydıyla. Ne der Yunus Emre "Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan halka müderris dahi olsa hakikatte asîdir."

KİTAPTAN ALINTILAR:

Ne varki dünya bu savaştan (Soğuk Savaş) çıktığında daha aşağı bir düzeyde buldu kendini. Marksizm yandaşları ile rakipleri arasındaki gerilim sürerken dünya koskocaman bir amfi tiyatro gibiydi. Şurası bir gerçek ki; Berlin Duvarı'nın yıkılışından bu yana farklı insan topluluklarının birlikte yaşamasının her gün biraz daha güçleştiği ve demokrasinin sürekli kimlik pazarlıklarına bağlı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ne kadar ileriye gidersek pusulayı o kadar şaşırıyorduk. (Berlin Duvarı'nın yıkışı donrası) Arap-İslam âlemi bir daha çıkamamazcasına tarihsel bir kuyuya gömüldükçe gömülüyor. Bütün dünyaya karşı, Batılılara, Ruslara, Çinlilere, Yahudilere vb. ayrıca herşeyden önce knedisine fke duyuyor. Deniz bize doğru yükselirken., önce düşmanlarımızı batırsa bu yıkıcı olayı alkışlayabiliriz bile. Not: Bu yazıdaki alıntılar Amin Maalouf'un Çivisi Çıkmış Dünya adlı kitabından iktibas edilmiştir.
Amin Maalouf - Çivisi Çıkmış Dünya