DEMİR

İnsana yakın aynı zamanda soğuk bit metal... Vücudumuzun önemli yapıtaşlarından üstelik. Kana kırmızı rengini çalmasına rağmen kendisini çoğu zaman karalar içinde görürüz.

Demir doğada epey var ancak yine de sınırlı rexervlere sahibiz. Tek başına sanki zırhını kuşanmamış asker gibi. Demir-çelik diye anılınca zihinlerde asıl gücünü gösteriyor. Demir yumuşak bir metal, ısıtılıp şekil verilebiliyor. Ancak bu sefer de gevrekleşip kırılgan hale geliyor. Eski ocaklarda yakıt olarak kullanılan kömür tozlarının demir sertleştirdiği ortaya çıkınca işin rengi değişiyor. Demir artı karbon sanayi devriminin süper malzemesi 'çeliği' meydan getiriyor. Demir yumuruğun zaaflarına karşı artık çelik irade karşı duracaktır.

Ancak kudretli çeliğin bile zaafları olduğu görülüyor. Özellikle de hiçbirşeyin karşı duramadığı zamana. Havaya temas ettikçe tıpkı demir gibi dıştan başlayarak bozuluyordu. Bu özel oksitlenmeye halk arasında paslanma deniliyor. Lakin malzeme bilimcileri çeliği bulduktan sonra onun bu şekilde çüremesine izin veremzlerdi. içine krom karıştırarak onu korumanın çok elverişli bir yolunu buldular. Demir karbon+krom paslanmaz çelik olarak adı kadar sükseli bir metal oluşturmuşlardı. Aslında oksitlenme yine gerçekleşiyordu ancak bu defa krom-oksit sayesinde oksitlenen yüzey pas tutacağına parlak bir yüzey haline geliyordu. O yüzdendir ki paslanmaz çeliği neresinden çizerseniz çizin, o kısım kron sayesinde yine parlak yüzey olarak kalacaktır.

Not: Bu yazıda Mark Miodownik'in Eşyanın Tabiatı adlı kitabından esinlenilmiştir.